8 Eylül 2015 Salı

Yaşanan Terör Olayları Üzerine

The Walking Dead isimli bir dizi var. Son sezonun final bölümünün sonunda, Rick Grimes adlı karakter, sığındıkları güvenli bir yaşam merkezinde, orada yaşayanlara söyle diyordu:

(İçeri zombiler girmişti)
Onları ben içeri getirmedim, kendileri girmişti. Her zaman da girecekler, gelecekler. Ölüler de normal insanlar da. Çünkü biz buradayız. Dışarıdakiler bizi avlayacaklar, bulacaklar, kullanacaklar, öldürecekler. Ama biz onları öldüreceğiz! Hayatta kalacağız. Nasıl yapılacağını, yapılması gerektiğini sizlere göstereceğim. Aslında hayatınızı kurtarmak için kaçınızı öldürmek zorunda kalacağımı düşünüyordum daha önceleri. Ama yapmayacağım, öldürmeyeceğim sizi. Siz, kendiniz değişeceksiniz. Bu olup bitenlere hazır değilsiniz ama olmak zorundasınız. Hemen şimdi, acilen hem de...

Böyle bir konuşmaydı. Altını biraz doldurmak gerekirse, bütün dünyayı zombiler istila etmişler, insanlar gruplar halinde hayatta kalmaya çalışıyorlar, irili ufaklı kamplar kuruyorlar ve sürekli bir yerden bir yere gidiyorlar. Yaşam kaynaklarına ve kendilerini korumaya gerekecek silahlara ulaşabilmek için.

Yüzüklerin Efendisi’ nde de Lady Galadriel diye bir karakter vardı, o da güç yüzüklerinin tarihini anlatırken insanların aç gözlülüğü ve tamahkarlığından bahsetmişti. Daha sonra çekilen Hobbit adlı filmde de cücelerin açgözlülüğünden bahsediliyordu...

Yukarıdakiler sadece bazı filmlerden bazı sahneler. Gerçek değil. Ama tarih gerçek. Habil ve Kabil’ den beridir kardeşler birbirleriyle savaşıyorlar. İnanırsınız yahut inanmazsınız ama bu, bana göre gerçekliği tartışılmayacak bir tespittir çünkü bunu (yine inanırsınız yahut inanmazsınız) Kur’ an anlatıyor. Kur’ an da Allah’ ın kelamı, sözü.

Neler söyleyeceğimi hiç bilmiyorum aslında bölük pörçük aklıma gelenleri yazacağım çünkü artık herkes gibi ben de öfke doluyum. Ama ben öfkemi çoğu zaman dizginlemeyi başarmışımdır. Bana gösterilen, öğretilen, söylenenlerden fazlasını, onun arkasındakileri merak etmişimdir. Asla hiçbir siyasi düşünceye mahkum bırakmamışımdır kendimi. Ortaokula liseye giderken ülkesini seven, dilden dile dolaşan masallar ve efsanelerle büyülenen bir gençtim. Üniversiteye gittiğimde milliyetçiydim, üniversite sonuna doğru eğitimim dolayısıyla liberal oldum. Sonra daha koyu muhafazakar ve dinci.

Şimdi dönüp bakıyorum da kendime, aslında hiçbir zaman düşüncelerimin gerektirdiği gibi yaşamamışım. Şuan kendini tanımla deseler milliyetçi-muhafazakar derim ama hiçbir gün namazımı tam vaktinde ve cemaatle kılmadım. Hep tek başına, çoğu zaman kazaya bırakarak. Milliyetçi olduğum zamanlarda ülkü ocaklarına gittim gitmesine ama orada gördüğüm bilgi noksanlığı kadar büyük bir hayal kırıklığı oluşturduki bende, daha ortaokula, liseye giden gençlere yeterince aktaramadım bildiklerimi. Liberal oldum da noldu, yaşadığım kasabada o düşüncenin partisine tek oy atan bendim, bir tek kişiyi kandırıp da oy attıramadım.

Şimdi yine arkama dönüp baktığımda, körü körüne bir ideolojiye bağımlı kalmadan sürekli araştırmaya çalışmamla gurur duyuyorum aslında. Anadan babadan dededen aileden şu partici, bu partici olmaktansa hep sorgulamak daha doğru oldu benim için.

Diyorum ya bölük pörçük yazacağım diye, aklıma ülkemizdeki bölünmüşlük geldi. İnsanlar arasındaki fikri bölünmüşlük. ABD 11 Eylül’ den sonra Ortadoğu’ ya tekrar çöreklendikten sonraki ilk olimpiyatta basketbol milli takımlarını hatırlıyorum, heriflerin hepsi asker selamı duruyorlardı her güzel smaçtan sonra. 72 çeşit milletten vücuda gelmiş bir ABD’ den bahsediyorum; kimi eyaletlerinde Almanca, kiminde Fransızca, çoğunda İngilizce, bazılarında İspanyolca konuşuluyor. Afrikalı da var, Avrupalı da, Asyalı da. Adamlar bir ülke kurmuşlar, sporcu yetiştirmişler ve Amerikalılık bilinci aşılamışlar herkese. Şimdi ABD’ ye gidip kime mikrofon uzatsan bir konu hakkında (terör, ekonomi, vs., hiç farketmez) hepsinin ortak bir cümlesi, ortak bir düşmanı vardır mutlaka. Hayati ve ulusal güvenliği (ulusal güvenlik, buna bizim ülkemizde de alıştık artık, eskiden milli güvenlik denirdi) ilgilendiren her konuda mutlaka fikir birliği ettikleri noktalar var. En azılı Cumhuriyetçilerden Senatör Mc. Cain Demokrat Parti iktidarında Irakta bilmem ne üssüne gidip askerlerle birlikte oluyor, ülkenin mevcut hükümetine destek veriyor. İlginç değil mi? Bizde böyle birşey mümkün mü? Asla.

Çünkü siyasi parti demek, ülkenin mevcut, potansiyel gücünü kontrol altına almaya çalışan insanlardan müteşekkil bir örgüt demek. Bugüne kadar kim varıyla yoğuyla ülkesi için çalışmış, hangi parti? Hepsi aslında çıkarlarını gütmüşler, birşeylere sahip olmuşlar. Cumhuriyet tarihi boyunca yapılanlardan daha fazlasını yapan mevcut iktidar da dahildir buna gevelemeye gerek yok. Neden? Çok basit.

Çok basit çünkü bu ülkede yapılanların hepsi, izin verildiği içindir. İllüminati, Tapınak Şövalyeleri, Baronlar, Masonlar, ıvır zıvır hikaye. Adlarının ne olduğunun ne önemi var ki, biz kendimize bakalım. Bu ülkenin mevcut kaynaklarını kullanabiliyor muyuz? Hayır. Mevcut yeraltı kaynaklarını kullanamıyoruz, yerüstü kaynaklarından en önemlisi, insanı da zaten çok kolay bitirmişler. Madımak’ ta yakmışlar, sonra Maraş’ ta. Ondan önce sağcı-solcu demişler, bir onlardan bir bunlardan asmışlar. İhtilal dönemleri popülaritesini kaybedince Türk-Kürt demişler, Alevi-Sünni demişler, şehirli-köylü demişler. Ne çok ad takmışlar bize. Ve bizler ne alıkmışız ki hala kanıyoruz bu hikayelere.

4 seneye yakın D.Bakır’ da yaşadım, 2 seneye yakın Erzurum’ da. Adana’ da okudum. Adıyaman’ da, Batman’ da, Iğdır’ da, Mardin’ de bulundum. Malatya’ da yaşıyorum. Nereye adımınızı atsanız binlerce hikaye, yüzlerce efsane. Herkesin hakkı var, herkesin haklı olduğu konular var. Adam, her akşam birimiz kaybolurdu köyden, sonra aylar sonra bilmem taaa nerede bulurduk cesedini diyor. Köyleri basan terörist kılığına girmiş kontrgerilla hikayeleri mi dersiniz, karakola erzak götürürken içerinin planını sigara kağıdına çizip dışarıdakilere ulaştıran terörist mi dersiniz. Kim haklı, kim haksız önemi kalmıyor bir noktadan sonra çünkü baktığınızda baştan aşağı bir cehalet kokuyor tomlum üzerinde. Buram buram. Saçma sapan devrim hikayeleriyle, ilerlemenin İsviçre’ den damızlık erkek getirilmesiyle olabileceğine inanan mebuslarla, oruç tutmayanı döven oruçsuz sağcılarla olmuyor işte. Eğitimi adam gibi, saklamadan, gizlemeden, esirgemeden vereceksin çocuklara.

Aklıma çok komik birşey geldi. Abdulhamit’ in en azılı düşmanlarından birisi de İstiklal Şairimiz Mehmet Akif. Bunu öğrendiğimde yıkılmıştım. Daha sonra Tevfik Fikret’ in Mehmet Akif, Osmanlı ve Abdulhamit düşmanlığını hatırladım. Komik değil mi? Birisi İstiklal Şairimiz, Birisi sözde meşrutiyet düşmanı (utanmasalar demokrasi düşmanı diyecekler) Meclis-i Mebusan’ ı kapatan padişah, diğeri Galatasaray Lisesi müdürümüz. Birisi birine, diğeri hem ona hem de onun düşmanına düşman. Düşünürsek hepsi de bizim insanımız, bizim canımız, atamız, dedemiz. E komik bu işte. Bakıyorsun şehit olan asker Kürt, onun şehadetine sebep olan kurşunu sıkan terörist Kürt, şehit olan askeri vatanı korusun diye askere gönderen Kürt. Bu ne lan diyesi gelmiyor mu insanın?

Şehitlik kavramı ölümleri kutsallaştıran bir ibare oldu maalesef. Ölümden korkuyor muyuz?  Hayır ölmekten korkmayız, arkamızda bırakacağımız gözü yaşlı anne, varsa da evlat eş olmasından korkuyoruz,  kısa dönem de olsa Silopi’ de, Habur’ a 7 km. mesafedeki taburda yapmıştım askerliğimi. O zaman da korkmuyordum. Kısa dönemim diye silah zimmetlememişlerdi bana, yıkılmıştım. Ben böyle hazırken bazı şeylere, tezkere kararı meclisten geçer diye ordunun yaptığı hazırlıklar çerçevesinde bizim taburdan da olası bir kara harekatında Irak’ a geçecekler isim isim belliydi. Ama çoğunda hiç öyle bir heves yoktu. Dahası taburun askerleri, Kayseri’ den gelen komando taburu bizim tabura yerleştirilince, sanki Yunan askeri gelmiş gibi hayal kırıklığına uğramış, üzülmüşlerdi. Neymiş, telefon sırası, kantin sırası kuyrukları uzayacakmış. Bizim sabah içtimasından sonra yaptığımız sıradan spor hareketleri, o çocuklarınınkinin yanında ebe oyunu saflığında kalıyordu. Bir tezkere kararı çıksa ilk ölüme gidecek olanlar o çocuklardı ama biz kendi rahatımız için endişeleniyorduk, işe bak.

Yazdıkça yazasım var, yazdıkça da bölük pörçük oluyorum aslında o yüzden durmam gerek. Sen ne anlattın  bu yazıda derseniz, buna verecek bir cevabım yok. Tek diyeceğim kafalarımızı akıllı telefonlarımızın ekranından kaldırıp sosyal medyadan çok gerçek hayatla ilgilenmeliyiz. Çocuklarımızın adam gibi eğitimi için çaba sarfetmeliyiz. Tarihimizi öğrenmeliyiz. "Yavuz Sultan Selim" Şiileri Alevileri öldürdü basitliğinde değil, onun askeri "Yeniçeri Ocağı bile Bektaşi kültürüyle yoğrulmuştu" dikkatiyle. "Deniz Gezmiş ülkeyi bölmeye çalışıyordu" banallığıyla değil, "herif Amerikan emyeryalizmine karşıydı" bakışıyla. 

Bu ülkede ya da dünyada, farketmez, kim varolan düzenin dışına çıkmaya çalışmışsa öldürülmüştür, bu bariz. Ziya Ül Hak’ ın uçağı neden patladıysa, Eşref Bitlis Paşa’ nınki de o yüzden patladı. Özal’ ı neden öldürmek istedilerse (suikast girişimi) Muhsin Yazıcıoğlu’ nu, Uğur Mumcu’ yu ve ismini yazamayacağım yüzlerce binlerce yerli yabancı şahsiyetleri de o yüzden öldürdüler. Önemli olan hep görünenin arkasındakine bakmak, maskelenmeye çalışılan gerçekleri süzebilmek. Ben neden "Kürtler bilmem ne partisine oy verdi, kahrolsunlar" diyeyim? Kim ne yapmışsa, eminim kulağına fısıldananlardan ötürüdür. Ama gün gelir bütün unsurlarıyla bu toplum yine bir olur buna eminim. Üzüntüm bunun aslında çok çok çok uzun zaman sonra olacağını görmemden ötürü. Çünkü apolitik yetişen gençlik, ülke meselelerinden çok popüler kültürün empozelerine maruz kalıyor. Siyaset kötü birşey değildir, kötüleştiren insanların kendisidir. Zaten bu dünyada kötü olan ne varsa bizim yüzümüzden değil mi?

2 yorum:

  1. Merhaba, Mutsuz ve Doyumsuz Bayanlar Adana ve çevresinde yaşayan, Reel birliktelik düşünen, Gizlilik ve Güven İçerisinde İlişki Arayan Seks'te Sınır Tanımayan ve Ne İstediğini Bilen Doyumsuz Bayanların Mesajını Bekliyorumm
    0545 352 25 52 Özele Açık ! Skype™: Dost_erkek01 Whatsapp var

    Merhaba, Evli Çiftler Eşi için Büyük ve Kalın Düşünenler.. ( Fotoğraf ispatlı ) Eşinizin Mutluluğuna Engel Olmayın 0545 352 25 52 Özele Açık! Whatsapp Var Skype™: Dost_erkek01 Not:Tek Erkeqim.. Deneyimim var.

    Merhaba, Grup seks fante*zisini gerçekleştirme düşüncesinde olan Kararlı Samimi Paylaşıma Açık Gizliliğe Önem Verenler

    * Evli Çiftlere 3. Tek ERKEĞİM!

    * Kocasının yanında bir başka tene dokunma arzusu olan

    * Tost olmayı arzulayan bayanlar

    * Karısı gözlerinin önünde başka bir tene dokunurken aldığı hazzı görmek isteyenler beyler

    * Sizi tanıyan sizin hassasiyetinizi bilen gizliliğe önem veren deneyimli güvenilir sırdaş samimi dost olarak tanışmak isteyenler

    * 0545 352 25 52 Özele Açık ! Skype™: Dost_erkek01 Whatsapp var

    YanıtlaSil
  2. Merhaba ben taner istanbuldan varmi evli esini anlatacak sohbet edecek tekim cifte tecrubem var 05458622275

    YanıtlaSil