28 Ağustos 2015 Cuma

Yumurta

Öldüğünde evine gidiyordun.
Trafik kazasıydı. Özellikle dikkat çekici bir şey değil, ama yine de ölümcül. Arkanda bir eş ve iki çocuk bıraktın. Acızı bir ölümdü. İlk Yardım Ekibi seni kurtarmak için ellerinden geleni yaptı, ama işe yaramadı. Vücudun o kadar kötü bir şekilde parçalanmıştı ki, inan bana senin için daha iyi oldu.
İşte o zaman benimle tanıştın.
“Ne... Ne oldu?” diye sordun. “Neredeyim?”“
Durum tespiti olarak, “Öldün.” dedim. Kıvırmanın alemi yok.
“Orada bir... Kamyon vardı, kayıyordu...”
“Hı-hı,” dedim.
“Ben... Ben öldüm?”
“Hı-hı. Ama üzülme. Herkes ölür,” dedim.
Etrafa bakındın. Hiçlik vardı. Sadece sen ve ben. “Burası neresi?” diye sordun. “Öbür dünya mı?”
“Aşağı yukarı,” dedim.
“Sen tanrı mısın?” diye sordun.
“Hı-hı,” diye cevap verdim. “Ben Tanrı’yım”.
“Çocuklarım... karım,” dedin.
“Ne olmuş onlara?”
“İyi olacaklar mı?”
“İşte görmek istediğim bu,” dedim. “Daha biraz önce öldün ve ailen için endişeleniyorsun. İşte bu iyi bir şey.”

26 Ağustos 2015 Çarşamba

4,5 G Üzerine

O günlerde staj yapıyorum bu havanın 90 derecelerde seyrettiği yaz günlerinde.Okul aylarımı, yıllarımı çalmadığı yetmemiş gibi bir de canım yaz tatilimin de amına goymuş. O günlerde yaşadığım bir olay  sinirlerim iyice zıplayıverdi vallahi.

Şirkette Hollandalı bir stajyer çocuk vardı. "Hollanda'dan niye buraya gelmiş? ne sikime zoru vardı da burada staj yapıyo?" dediğinizi duyar gibi oluyorum aynılarını ben de ona sordum "farklı bir staj olsun dedim" tarzı bir şeyler zırvaladı. Hay farklılık arkadaşına sokayım senin de arkadaş. Gelip Pendik tersanede staj yapmak da nedir, git orda bi yerde cillop gibi karılarla esrar marihuana tüttürerek Manş denizi'ne karşı yapsana stajını. Neyse ya ne sikim yersen ya amına goyayım saptık iyice konudan, anlatacaklarım bunlar değil elbette.

25 Ağustos 2015 Salı

Starbucks Yeşili

Üniversitedeyken karşılaştırmalı edebiyat okuyan bir kıza aşık oldum ve kızı etkilemek için tanışır tanışmaz yapıştırdım espriyi ''Dostoy Tolstoyevki' den daha iyiydi'' diye. Mal mal baktı bu suratıma. Hani iki yazarı karşılatırdım deyip espriyi açıklamaya çalışırken arkasını döndü gitti. 

İlerleyen günlerde birlikte yolda yürüyoruz , ben aval aval binaların mimarisini inceleyerek yürüyorum, arada ''ya şu binada kullanılan ahşap eklemeler doğru aydınlatma ile birleşince hacmi çok cozy göstermiş. rustik tarzdaki taş işlemelerine hayran kaldım doğrusu'' gibi cümleler kuruyorum, birlikte bir resim sergisine gittiğimizde ''bence fırça darbelerinde akışkan kompozisyonla birleştirilmiş bir devingen nitelik var ve bu da neredeyse kandinsky gibi bir duygusal tını yaratmış'' gibi önceden ezberlediğim şeyler söylüyorum, böyle böyle sonunda kızı etkilemeyi başardım. Bir gün kola içerken ''senden dostoyevski romanlarından aldığım tadı alıyorum. kararsızlık, ne yapacağını bilememe, ve vicdan öğeleri barındırıyorsun'' dedi. Bir bok anlamadım ama her türlü uyar deyip sevgili olduk.

İlk başlarda çok mutluyduk, bir sürü entelektüel insanın olduğu ortama giriyorduk,kah adrenalin bağımlıları derneğiyle balkondan don lastiğiyle bungee jumping yapıyor, kah hemoroid hastalarına destek için ironik bir oturma eylemine katılıyorduk. Her gün yeni sofistike zevkler keşfediyor, yeni şaraplar tadıyor, degüstatörlük kariyerimizi geliştiriyor ve eğleniyorduk.